Bu Blogda Ara

Sayfalar

7 Mart 2017 Salı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Herkese Merhaba,
Sevgililer ve Anneler günü arasına sıkışan ama bana göre çok daha kıymetli o güne ulaştık:8 Mart Dünya Kadınlar Günü. "Sevgi" temalı günlerden Sevgililer gününde sevdiği, anneler gününde evladı olmayanlar için buruk geçen günler arasına sıkışsa da her kadın için özünde "saygı"yı barındıran Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun! Bu çok özel günü neden ve nasıl kutluyoruz birkaç naçizane yorumumla beraber Kadınlar Günü'nü değerlendirelim kısaca...


ABD'de 8 Mart 1857'de grev yapan çoğunluğu kadın tekstil fabrikası işçilerinden, kilitlendikleri fabrikada çıkan yangından kaçamayarak 129'u hayatını kaybetmiş, bu olay yıllar geçse de unutulmamış, artık örgütlenen kadınlarca 1921'de düzenlenen bir konferansta 8 Mart "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak anılmaya başlanmıştı. ABD'de özgürlük / barış hareketinin yaşandığı 1968'den itibaren büyük kitleler halinde kadınları birleştiren 8 Mart, ancak 1977 yılı sonunda Birleşmiş Milletler'ce onaylanarak uluslararası kabul görmüştür.
Ülkemizde çalışma yaşamında kadının yeri oldukça düşük,  2012 yılı rakamlarına göre dünyada %62 iken bizde %38 düzeyinde ve maalesef en çok da tarım, hayvancılık, ormancılık ya da vasıfsız işlerde çalışıyor. Hatta çalışan kadının üçte biri ücretsiz aile işçisi.. 21. yüzyılda geldiğimiz noktada çalışan kadının %25'inin sigortalı olduğu bir kesimde bulunduğum için şanslıyım. Ama maalesef hala okullar bitirdiği halde çalışmayıp ailesinin ya da kocasının maddi durumuna güvenen hatta daha okurken zengin koca hayaline kapılan kadınlarımız var. Her ne kadar eşit şartlarda olmadığımızı bilsek de kadınlar olarak da biraz kendi hayat mücadelemize sahip çıkmamız gerekiyor.
Kadına yönelik şiddet de her 8 Mart geldiğinde hatta belki de her şiddet haberinde tartışılıyor. Oysa ki sadece Avrupa Birliği'nde yapılan araştırmada Avrupalı kadının hayatı boyunca üçte birinin bir şekilde şiddete maruz kaldığını, o çok medeni bildiğimiz İskandinav ülkelerinin bu konuda başı çektiğini biliyor muydunuz? Ülkemizde bu oran yaklaşık %35 düzeyinde olsa da "utanç" duymanın suçludan çok mağdura yüklendiği, yalnızlaşma ve yaftalanma korkusuyla susan kadınlarımızı da eklersek korkarım bu medeni ülkeleri yakalamış oluruz.
Rosa Luxemburg
8 Mart'a önayak olan ve eşitlikçi fikirlerinin bedelini hayatı ile ödeyen Rosa Luxemburg'un dediği gibi "Hareket etmeyen, zincirlerini fark edemez." Her ne kadar devrimci bir söz gibi dursa da kadın, sadece kendi için değil kendisi gibi şanslı olmayan tüm kadınlar için eşitlik ve insanca yaşam hakkını savunmak ve bunun için de toplum yargılarını düzeltmek için çaba göstermelidir. Ülkemizi daha iyi bir noktaya taşımak için kadınlar arasında bile yaşadığımız kısır ve klişe ayrımcılıktan uzaklaşıp kadın haklarına beraber sahip çıkmalıyız.
Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bana Yazın